image_not_found

RADYOLOG ANKARA

Radyolog kimdir?

Radyolog, tıbbi görüntüleme cihazlarını kullanarak hastalıkları teşhis eden ve bazı durumlarda tedavi eden bir tıp doktorudur. Radyologlar, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra radyoloji alanında genellikle 4-5 yıl süren uzmanlık eğitimi almış doktorlardır ve ‘radyoloji uzmanı’ olarak da bilinirler.

Radyolog ne iş yapar?

Radyologlar, röntgen, ultrason, mamografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, anjiyografi gibi görüntüleme yöntemleri ile elde edilen, hastaların vücut yapılarının detaylı görüntülerini analiz edip yorumlarlar. Bu görüntülerdeki anormallikleri tespit ederler. Bulguları detaylı olarak raporlayarak diğer doktorlara iletirler. Bu görüntüler ve raporlar hastalıkların tanısında ve tedavi planlarının oluşturulmasında önemli bir rol oynar.

Ayrıca, radyologlar tanı koyma veya tedavi amaçlı, görüntüleme rehberliğinde bazı girişimsel işlemleri de gerçekleştirebilirler; örneğin, biyopsi almak, belirli bölgelerde tedavi amaçlı katater yerleştirmek, anjiyografi ile balon-stent tedavileri yapmak gibi.

Genellikle radyologlar, diğer branşların uzmanları ile işbirliği yaparak multidisipliner bir yaklaşımla çalışırlar ve modern tıbbın vazgeçilmez bir parçasıdırlar. Görüntüleme teknikleri sayesinde hastalıkların erken teşhisi, doğru tanı koyma ve etkili tedavi planlaması yapılabilmektedir.

Doğrudan radyoloğa başvurulabilir mi?

Ülkemizde bazı özel sağlık kuruluşları, görüntüleme merkezleri ve özel klinikler doğrudan hastaların başvurularını kabul edebilmektedir. Bu durumda, hasta kendi isteğiyle bazı tetkikleri yaptırabilir. Örneğin, kontrol ya da check-up amaçlı ultrason incelemeleri gibi. X-ışını (radyasyon) içeren ya da damardan kontrast madde verilmesi gereken görüntüleme yöntemleri için böyle bir durum genellikle söz konusu olmaz.

Radyologlar, genellikle diğer doktorlardan gelen yönlendirmeler ve talepler doğrultusunda çalışırlar. Hastaların ilgili uzman doktorlara başvurmaları ve gerekli görüldüğünde radyolojik görüntüleme için yönlendirilmesi en yaygın yoldur. İlgili doktor hastanın durumuna göre hangi görüntüleme yönteminin gerekli olduğunu belirler ve bir talep formu veya yönlendirme yazısı ile hastayı radyoloji bölümüne ya da radyoloğa sevk eder.

Radyoloji nedir?

Radyoloji, tıbbi görüntüleme tekniklerini kullanarak hastalıkların tanısının konulduğu ve bazı durumlarda tedavisinin yapıldığı bir tıp dalıdır. Radyolojinin temel amacı, vücuttaki iç yapıların ayrıntılı görüntülerini elde ederek hastalıkların belirlenmesi, izlenmesi ve tedavi edilmesidir.

Radyoloji, tanısal (diyagnostik) ve girişimsel radyoloji olarak ayrılabilir. Tanısal (diyagnostik) radyoloji, tıbbi görüntüleme yöntemlerini kullanarak hastalıkların ve diğer tıbbi durumların tanısını koymak için kullanılan bir alandır. Girişimsel radyoloji ise, tıbbi görüntüleme cihazlarını kullanarak minimal invaziv (cerrahi olmayan) tanı ve tedavi işlemlerini gerçekleştiren bir alandır.

Radyoloji, modern tıbbın vazgeçilmez bir parçasıdır ve hastalıkların erken teşhisi, doğru tedavi planlaması ve takibi için hayati öneme sahiptir. Bu alan, teknolojinin gelişmesiyle birlikte sürekli olarak yenilenmekte ve ilerlemektedir.

Girişimsel radyoloji nedir?

Girişimsel radyoloji, tıbbi görüntüleme tekniklerini kullanarak minimal invaziv (cerrahi müdahale gerektirmeyen) tedavi ve tanı işlemlerinin yapıldığı bir radyoloji alanıdır. Bu alanda, radyologlar görüntüleme rehberliğinde çeşitli işlemleri gerçekleştirirler.

İşlemler genellikle ultrason, floroskopi, bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme gibi teknikler kullanılarak yapılır. Bu, doktorların işlem sırasında doğru yeri görüntüleyerek hedeflemelerini sağlar.

Girişimsel radyolojide işlemler, küçük kesiler veya delikler aracılığıyla yapılır. Bu yolla biyopsi (şüpheli doku örneklerinin alınması) ve anjiyografi (kan damarlarının görüntülenmesi ve incelenmesi) gibi tanısal işlemlerin yanında tedavi edici işlemler de yapılabilmektedir. Girişimsel radyoloji ile yapılan tedavi edici yöntemlerden bazıları anjiyoplasti (tıkalı veya daralmış damarların açılması), stentleme (damarların açık kalmasını sağlamak için stent yerleştirilmesi), trombektomi (kan pıhtılarının çıkarılması), embolizasyon (kan akışını durdurmak için belirli damarların tıkanması, örneğin kanser tedavisinde tümör besleyen damarların kapatılması), drenaj işlemleri (enfekte sıvıların veya apselerin boşaltılması), ablasyon (tümörlerin veya diğer anormal dokuların yakılması veya dondurulması) olarak sayılabilir.

Radyolojide kullanılan görüntüleme cihazları nelerdir?

Radyoloji departmanlarında, röntgen, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, mamografi, floroskopi, anjiyografi ve kemik dansitometri cihazları ile görüntüleme yapılabilmektedir.

Radyolojide çekimleri kim yapar?

Radyolojide, röntgen, mamografi, kemik dansitometri, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme çekimlerini genellikle radyoloji teknikerleri yapar. Radyoloji teknikerleri, tıbbi görüntüleme cihazlarını kullanma konusunda eğitim almış sağlık profesyonelleridir. Radyoloji teknikerleri, bu cihazları kullanarak, belirlenen protokollere uygun şekilde istenilen bölgenin görüntülerini elde ederler. Elde edilen görüntülerin kalitesini kontrol eder ve gerektiğinde tekrar çekim yaparlar.

Ultrason incelemeleri, floroskopi incelemelerinin çoğu, anjiyografiler ve girişimsel işlemler doğrudan radyologlar tarafından yapılmaktadır. Ultrason, floroskopi ve anjiyografi incelemeleri gerçek zamanlı ve dinamik incelemeler olup işlem sırasında aynı zamanda değerlendirme de yapılır. Bu dinamik incelemeler ve girişimsel işlemler, radyologların hem görüntüleme hem de değerlendirme becerilerini bir arada kullanmalarını gerektirir. İşlem sırasında anında karar verme ve müdahale etme yetenekleri, hastaların doğru tanı almasını ve tedavi edilmesini sağlar.

Radyolojide görüntüleri kim yorumlar ve raporlar?

Radyolojide, görüntüleri analiz eden, yorumlayan ve raporlayan kişiler radyologlardır. Radyologlar, görüntüleme yöntemleri ile elde edilen görüntüleri ayrıntılı bir şekilde incelerler ve değerlendirirler. Görüntülerdeki anormallikleri belirleyerek hastalıkların tanısını koyarlar ya da tanıya yardımcı olacak bulguları ortaya koyarlar. İncelemelerin sonucunu detaylı bir rapor halinde yazarak ilgili branş doktorlarına iletirler. Bu raporlar, hastaların tanı ve tedavi süreçlerinde kullanılır.

İlgili branş doktorunun görüntüleri değerlendirmesi ile bir radyoloğun değerlendirmesi arasında ne fark vardır?

İlgili branş doktorunun görüntüleri değerlendirmesi ile radyoloğun değerlendirmesi arasında bazı önemli farklar vardır. Bu farklar, uzmanlık alanları, eğitimleri ve günlük iş uygulamaları ile ilgilidir.

Radyologlar, tıbbi görüntüleme teknikleri konusunda özel eğitim almış tıp doktorlarıdır. Röntgen, tomografi, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), mamografi, ultrason gibi görüntüleme yöntemlerini yorumlama konusunda uzmanlaşmışlardır. Uzmanlık eğitimi sırasında geniş bir yelpazede patolojik durumları tanıma ve değerlendirme yeteneği geliştirirler. Radyologlar, görüntülerin her detayını dikkatlice inceleyerek hastalıklara, anormalliklere ve diğer sağlık sorunlarına dair ipuçları arar. Görüntülerin teknik kalitesi ve ayrıntıları üzerinde yoğunlaşırlar. Ayrıca radyologlar, görüntüleri inceleyip değerlendirdikten sonra ayrıntılı bir rapor hazırlarlar. Bu raporlar, tanısal bulguları, önerilen tedavi veya ek inceleme gereksinimlerini içerir ve hastaların tanı ve tedavi süreçlerinde diğer doktorlara rehberlik eder.

Klinik branş doktorları, hastaların kliniği ve fizik muayene bulguları ile görüntüleme sonuçlarını birleştirerek tedavi planlama sürecine entegre ederler. Tanı konduktan sonra tedavi planını oluşturur ve hastanın tedavi sürecini yönetirler.

Bazı branşlarda ilgili klinik doktoru da sistemdeki radyolojik görüntüleri inceleyerek, kendi uzmanlık alanına giren bölgeleri görüntülerden değerlendirebilir ve tanı koyabilir. Bu durumda bir radyoloğun değerlendirmesi ile aradaki en önemli fark, klinik doktorunun sadece ilgilendiği bölge hakkında değerlendirme yapması, radyoloğun ise görüntü alanına giren her yapı ile ilgili kapsamlı ve detaylı inceleme yapmasıdır. Örneğin, bir ortopedist kemik ve eklem yapılarını değerlendirirken, bir kardiyolog kalp ve damar yapılarına odaklanır. Radyolog ise sadece spesifik bir bölgeyi değil, görüntüleme alanına dahil tüm yapıları değerlendirir. Radyologların kapsamlı değerlendirmeleri, diğer doktorların klinik kararlarını destekler ve daha doğru ve kapsamlı bir tedavi planı oluşturulmasına yardımcı olur. Herhangi bir anormal bulgu veya patolojik durumu tespit etmek için gerektiğinde detaylı analiz de yapabilirler. Ayrıca radyologlar tüm bulgu, tanı ve önerileri detaylı bir rapor ile sunarlar. Raporlar da, sadece spesifik bir bölgedeyi değil, tüm görüntüleme alanındaki anormal bulguları içerir.

Radyolojide hangi yöntemlerde radyasyon vardır?

Radyolojide kullanılan bazı görüntüleme yöntemlerinde radyasyon mevcuttur. Röntgen, bilgisayarlı tomografi, floroskopi, anjiyografi, mamografi ve kemik dansitometri cihazları X-ışını ile çalışır ve radyasyon içerir.

Ultrasonda ses dalgaları, manyetik rezonans görüntüleme de ise radyo dalgaları ve manyetik alan kullanılarak görüntü elde edilir ve bu yöntemler radyasyon içermez.

X-ışınları zararlı mıdır?

Evet, X-ışınları belirli dozlarda zararlı olabilir. X-ışınları iyonize radyasyon içerir. Bu da yüksek dozda veya sık maruz kalındığında hücrelerin DNA'sına zarar vererek kansere yol açabilen mutasyonlara neden olabilir. Ayrıca yüksek dozda X-ışını, üreme hücrelerine zarar vererek doğurganlık sorunlarına ve doğuştan gelen anormalliklere yol açabilir.

X-ışınları kontrollü ve dikkatli kullanıldığında, tıbbi faydaları zararlarından çok daha fazladır. Ancak, her zaman düşük doz prensibi uygulanır ve radyasyon maruziyeti minimize edilir. Hastalar ve sağlık çalışanları için güvenlik en üst düzeyde tutulur.

X-ışınlarının zararlarını an aza indirgemek için ne gibi önlemler alınır?

Tıbbi görüntüleme ve tedavi amaçlı kullanımlarda, X-ışınlarının zararlarını minimize etmek için bir dizi önlem alınır. Modern dijitalize cihazlar, yüksek kaliteli görüntüler elde etmek için mümkün olan en düşük X-ışını dozunu kullanan teknolojilere sahiptir.

Gereksiz X-ışını incelemelerinden kaçınılır ve mümkünse (o hastalık ya da bölge için uygunsa) radyasyon içermeyen görüntüleme yöntemleri (örneğin ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme) tercih edilir. X-ışını içeren incelemeler sadece tıbbi olarak gerekli olduğunda kullanılırlar.

Ayrıca radyoloji teknikerleri ve radyologlar, hastaların ve kendi güvenliklerini sağlamak için belirli güvenlik protokollerini takip ederler.

Gebelere X-ışını içeren (radyasyon barındıran) görüntüleme yöntemleri ile görüntüleme yapılabilir mi?

Gebelik sırasında X-ışını içeren (radyasyon barındıran) görüntüleme yöntemlerinden kaçınılmalıdır. X-ışınları, hücrelerin DNA'sına zarar verebilir. Gebelik sırasında fetüsün gelişmekte olan hücreleri radyasyona karşı özellikle hassastır. Yüksek dozda radyasyon maruziyeti, doğum kusurları, düşük ve gelişimsel sorunlar gibi riskleri artırabilir.

Ancak, bazı durumlarda tıbbi gereklilikler ve acil durumlar söz konusu olduğunda bu tür görüntülemeler yapılabilir. Böyle durumlarda, radyasyon dozu mümkün olan en düşük seviyede tutulur. Karın bölgesi gibi fetüsü doğrudan etkileyebilecek alanlar korunur ve maruziyet azaltılır. İlgili doktor, riskleri ve faydaları değerlendirerek en uygun kararı verebilir. Gebelik sırasında herhangi bir X-ışını içeren görüntüleme yapılmadan önce, ilgili doktor ile detaylı bir şekilde konuşulması önemlidir.

Çocuklara X-ışını içeren (radyasyon barındıran) görüntüleme yöntemleri ile görüntüleme yapılabilir mi?

Çocuklara X-ışını içeren (radyasyon barındıran) görüntüleme yöntemleri ile görüntüleme yapılabilir. Ancak radyasyon dozunu minimize etmek ve koruyucu önlemler almak son derece önemlidir. Çocukların gelişmekte olan hücreleri radyasyona karşı daha hassas olduğundan, gereksiz radyasyon maruziyetini en aza indirmek için özel dikkat gösterilmelidir.

Çocuklara uygulanacak X-ışını dozları, yetişkinlere göre daha düşük olmalıdır. Modern görüntüleme cihazları, çocuklar için optimize edilmiş düşük doz protokollerini kullanır. Gereksiz tekrarlamalardan kaçınılmalıdır. Radyasyonun etkilediği bölgeyi sınırlamak için kurşun önlükler ve tiroid koruyucuları gibi koruyucu ekipmanlar kullanılabilir. Ayrıca çocuğun maruz kaldığı radyasyon miktarını en aza indirmek için görüntüleme alanı mümkün olduğunca küçük tutulmalıdır.

Çocuklarda X-ışını içeren görüntüleme yöntemleri, yalnızca tıbbi olarak gerekliyse ve alternatif yöntemler uygun değilse kullanılmalıdır.

Radyolojide hangi yöntemlerde radyasyon yoktur?

Ultrason, ses dalgalarını kullanarak görüntü elde eden bir görüntüleme cihazıdır ve iyonize radyasyon içermez.

Manyetik rezonans görüntülemede ise, radyo dalgaları ve manyetik alan kullanılarak görüntü elde edilir ve iyonize radyasyon içermez.

Ultrasonda kullanılan ses dalgaları zararlı mıdır?

Ultrasonda görüntü oluşturmak için, kulağımızın işitemeyeceği düzeyde yüksek frekansa sahip ses dalgaları kullanılır ve iyonize radyasyon içermez. Ultrason dalgalarının insan sağlığına zararlı olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle ultrason, tıbbi görüntülemede, her yaştaki hastada yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir

Gebelere ultrason çekilebilir mi?

Ultrason, yüksek frekanslı ses dalgaları kullanarak iç yapıları görüntüleyen güvenli bir yöntemdir ve iyonize radyasyon içermez. Bu nedenle, ultrason uzun yıllardır gebelik takibinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Gebelik sırasında ultrason, gebeliğin doğrulanması, fetüsün gelişimini izlemek, bebeğin pozisyonunu ve amniyotik sıvı miktarını değerlendirmek, plasentanın yerleşimini kontrol etmek ve doğum tarihlerinin belirlenmesine yardımcı olmak için kullanılır. Ayrıca, anomali taramaları ve fetal anatomi değerlendirmeleri yapmak için de kullanılmaktadır. Bu yöntem, gebelik takibi ve fetal sağlığın değerlendirilmesi açısından kritik öneme sahiptir ve gebeliğin her aşamasında ultrason kullanılarak gerekli değerlendirmeler ve müdahaleler yapılabilir.

Çocuklara ultrason çekilebilir mi?

Çocuklara ultrason çekilebilir. Ultrason, iyonize radyasyon kullanmayan, dolayısıyla güvenli bir görüntüleme yöntemi olduğu için özellikle çocuklarda tercih edilmektedir ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca ultrason ağrısız ve non-invaziv (girişimsel olmayan) bir yöntemdir ve çocuklar için konforlu bir görüntüleme süreci sunar. Uygun durumlarda ultrason, tercih edilen ilk görüntüleme yöntemidir.

Manyetik rezonans görüntülemede (MRG’de) kullanılan radyo dalgaları ve manyetik alan zararlı mıdır?

MRG’de kullanılan manyetik alanlar ve radyo dalgaları birçok durumda güvenli kabul edilir. Bu cihazlar çok güçlü manyetik alanlar oluşturur. Manyetik alanların kendisi, bilinen uzun vadeli zararlı etkilere sahip değildir. Ancak, manyetik alanın güçlü olması nedeniyle metal implantlar veya cihazlar (örneğin, kalp pilleri) bulunan hastalar için risk oluşturabilir. Bu nedenle MRG öncesinde, hastaların metal implantlar veya diğer cihazlar hakkında bilgi vermesi önemlidir.

MRG’de kullanılan radyo dalgaları, düşük enerjili elektromanyetik dalgalardır. Radyo dalgaları vücut dokularında ısınmaya neden olabilir, ancak manyetik rezonans görüntüleme cihazları bu ısınmayı kontrol altında ve güvenli seviyelerde tutar.

Gebelik sırasında manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yapılabilir mi?

Gebelik sırasında manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yapılması genellikle kaçınılan bir durumdur ve daha güvenli olan ultrason gibi alternatif yöntemler tercih edilir. Eğer MRG yapılması şart ise, genellikle gebeliğin ikinci trimesterinde (13.-26. haftalar arası) yapılması tercih edilir. Çünkü bu dönemde bebeğin organ gelişimi büyük ölçüde tamamlanmış olur. Gebeliğin ilk trimesteri (12. hafta sonuna kadar) fetüsün organlarının geliştiği kritik bir dönemdir ve bu dönemde mümkün olan en düşük müdahale tercih edilir. Ancak bazı acil durumlarda ve hayati önem taşıyan teşhisler için gereklilik halinde gebeliğin her döneminde MRG yapılmasına karar verilebilir.

Ayrıca bazı MRG incelemeleri kontrast madde olarak adlandırılan ve damardan verilen ilaçlar ile yapılır. Kullanılan bu kontrast maddeler plasentayı geçebilir. Bu nedenle, gebelik sırasında kontrastlı MR çekimleri genellikle önerilmez. MRG çekilip çekilmeyeceği, hastanın ve bebeğin sağlığı açısından riskler ve faydalar dikkatlice değerlendirildikten sonra, kişisel sağlık durumuna ve mevcut tıbbi ihtiyaçlara bağlı olarak bir uzman tarafından değerlendirilmelidir. MR çekimi gerekliliği ve güvenliği konusunda doktor ile detaylı bir şekilde konuşulması önemlidir.

Çocuklara manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yapılabilir mi?

Çocuklara manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yapılabilir. MRG, güçlü manyetik alanlar ve radyo dalgaları kullanarak vücudun iç yapılarının detaylı görüntülerini elde eder. İyonize radyasyon içermemesi nedeniyle çocuklar için güvenli bir görüntüleme yöntemi olarak kabul edilir ve gerekli durumlarda kullanılabilir. Küçük çocuklar ve bebeklerde, MRG taraması sırasında hareketsiz kalmaları gerektiğinden bazen sedasyon veya hafif anestezi gerekebilir. Bu, görüntü kalitesini artırmak ve çocuğun rahatlığını sağlamak için yapılır.

Manyetik rezonans görüntüleme sırasında kullanılan kontrast maddeler (ilaçlar) zararlı mıdır?

MRG sırasında, bazı durumlarda kontrast madde olarak adlandırılan ve damardan verilen ilaçların kullanılması gerekebilir. Kontrast maddeler, vücut içindeki yapıların daha net ve ayrıntılı görüntülenmesini sağlayarak, doktorların doğru ve hızlı tanı koymalarına yardımcı olmaktadır. MRG kontrast maddeleri, gadolinyum bazlıdır ve çoğu hasta için güvenli kabul edilir. Ancak, bu kontrast maddelerin de potansiyel yan etkileri ve zararları söz konusudur.

Bazı hastalar bu kontrast maddeye karşı hafif-orta derecede alerjik reaksiyonlar gösterebilir. Bu reaksiyonlar genellikle deride kızarıklık, kaşıntı veya hafif döküntüler şeklinde olur. Daha ciddi reaksiyonlar nadir görülse de, anafilaksi gibi hayati tehlike arz eden durumlar ile karşılaşılması mümkündür. Kontrast maddeye karşı daha önce gelişmiş reaksiyon öyküsü, bronşiyal astım veya alerjik hastalık öyküsü olanlarda aşırı duyarlılık reaksiyonu riski daha yüksektir. Bu reaksiyonların çoğu uygulamadan yarım saat sonra ortaya çıkar. Bu nedenle hastanın işlem sonrası gözlenmesi tavsiye edilmektedir.

Son araştırmalar, tekrarlanan gadolinyum bazlı kontrast madde kullanımının bazı hastalarda beyin dokusunda gadolinyum birikimine yol açabileceğini göstermiştir. Bu birikimin uzun vadeli etkileri henüz tam olarak anlaşılamamıştır.

Böbrek fonksiyonları zayıf olan hastalarda (böbrek yetmezliği hastalarında), gadolinyum bazlı kontrast maddeler nadiren nefrojenik sistemik fibrozis (NSF) adı verilen ciddi bir duruma yol açabilir. NSF, deri, kaslar ve iç organlar dahil olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde fibrozise (dokunun sertleşmesine) neden olur.

Kontrast maddelerin kullanımı öncesi, hastaların alerjik reaksiyonları, böbrek sağlığı ve daha önce gadolinyum bazlı kontrast maddelere maruz kalıp kalmadıkları hakkında bilgi vermesi önemlidir. Bu bilgiler, potansiyel riskleri en aza indirgemek ve hastalar için en güvenli yöntemi seçmek açısından önemlidir. Ayrıca, MRG kontrast madde uygulamaları öncesinde, tüm hastaların böbrek fonksiyon bozukluğu yönünden laboratuvar testleri ile taramadan geçirilmesi önerilmektedir. Her durumda, MRG kontrast maddelerinin kullanımı ve yönetimi, bir uzman tarafından dikkatlice değerlendirilmeli ve izlenmelidir.

MRG kontrast maddelerinin anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. Klinik dışı çalışmalarda anne sütüne çok düşük miktarlarda geçtiği ve bebek bağırsaklarından emiliminin zayıf olduğunu gösteren kanıtlar mevcuttur. Klinik uygulama dozlarında, bebek üzerinde bir etki beklenmez ve emzirme döneminde kullanılabilirler. Uygulamadan sonraki 24 saat emzirmeme önerilebilmektedir.

Gebelik döneminde gadolinyum bazlı kontrast maddelerin kullanımından kaçınılmaktadır. Çünkü bu kontrast maddeler plasentayı geçebilir ve fetüse ulaşabilir.

Radyolojide kullanılan başka kontrast maddeler var mıdır?

Evet, radyolojide kullanılan başka kontrast maddeler de vardır. Bu kontrast maddeler, çeşitli görüntüleme yöntemlerinde kullanılarak vücut içindeki yapıların daha net ve ayrıntılı görüntülenmesini sağlar. Bunların başında, bilgisayarlı tomografi ve anjiyografi incelemelerinde yaygın olarak kullanılan iyot bazlı kontrast maddeler gelmektedir. Ancak her ilaçta olduğu gibi iyot bazlı kontrast maddelerin de bazı yan etkileri veya potansiyel zararları vardır.

İyot bazlı kontrast maddelere karşı kaşıntı, deri döküntüleri, ürtiker (kurdeşen) gibi hafif alerjik belirtilerden, hızlı müdahale gerektiren ve anafilaksi adı verilen şiddetli alerjik reaksiyonlara kadar aşırı duyarlılık reaksiyonları gelişebilir. Daha önce kontrast maddeye veya diğer ilaçlara karşı alerjik reaksiyon göstermiş olan hastalar, kontrast madde kullanımı öncesinde mutlaka doktorlarına bu durumu bildirmelidir. Gerekirse, alerji riskini azaltmak için alerji önleyici ilaçlar uygulanabilir. Ayrıca bu reaksiyonların çoğu uygulama sırasında ya da uygulamadan kısa süre sonra ortaya çıkar. Bu nedenle hastanın işlem sonrası gözlenmesi tavsiye edilmektedir.

İyot bazlı kontrast maddeler, böbrek fonksiyonlarını etkileyerek ‘kontrast indüklemeli nefropati’ adı verilen bir duruma yol açabilir. Özellikle böbrek hastalığı olan hastalar risk altındadır. Bu nedenle kontrast madde kullanımı öncesinde böbrek fonksiyonları değerlendirilir ve gerekiyorsa alternatif görüntüleme yöntemleri tercih edilir. Risk altındaki hastalarda, kontrast madde uygulaması öncesi ve sonrası böbrek fonksiyonları dikkatle izlenir. Ayrıca kontrast madde kullanımı öncesinde ve sonrasında tüm hastalarda yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Bu, böbreklerin kontrast maddeyi atmasına yardımcı olur.

Bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi gastrointestinal belirtiler olabilir. Ayrıca enjeksiyon bölgesinde ağrı, kızarıklık ve şişlik gibi yerel reaksiyonlara yol açabilir.

Ayrıca bu kontrast maddeler iyot içerdiğinden, tiroid fonksiyonlarını etkileyebilir. Tiroid hastalığı olan hastalarda dikkatli kullanım gereklidir.

Radyolojide kullanılan bir diğer kontrast madde baryum sülfattır. Genellikle yemek borusu, mide ve bağırsakların görüntülenmesi için kullanılır. Ağızdan ya da rektal yolla verilir. Genellikle güvenlidir, ancak kabızlık veya mide-bağırsak rahatsızlığına neden olabilir. Aspirasyon (akciğere kaçması) riski olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Baryum sülfatın akciğerlere kaçması, ciddi solunum problemlerine neden olabilir.

SİZİ ARAYALIM